hoşsâda-3

 

H O Ş S ÂD A
“Okumanın yanısıra Yaşamak gayesiyle”
 01 Aralık 2005 – 29 Şevval 1426    sayı: 3

          Allah Teala buyuruyor:

       “Sen, (insanları) Rabbi’nin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et!

Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, doğru yolda olanları da çok iyi bilir.”(Nahl,125)

**********

         Sevgili Peygamberimiz (sav), sadece ve sadece İslam’a davet amacıyla gittiği, pek meşakkatli Taif yolculuğundan, oradaki insanların düşmanlığı sonucu elleri ve ayakları kanlar içinde dönerken Rabbimiz’e şöyle yakarıyordu:

       “İlahi! Eğer bana karşı gazaplı değilsen, çektiğim mihnetlere, belalara hiç aldırmam. Fakat Sen’in lütuf ve ihsanın, benim için daha geniştir. İlahi! Gazabına uğramaktan, rızasızlığına duçar olmaktan Sana sığınırım… İlahi! Sen razı olasıya kadar affını diliyorum. Bütün kuvvet ve her kudret ancak Sen’dendir, Ya Rabbi!” (İbn-i Hişam)

 Altı Çizili Satırlar

       İSLAMİ DURUŞ

        “Her insanın bir duruşu vardır. Bilerek bilmeyerek, isteyerek istemeyerek, ortaya koyduğu, hayatı boyunca sergilediği bir duruş.. İnsan, duruşuyla insandır. İnsanın ifadesi, düşüncesi, tavır ve davranışları; kendisine has olan bu duruşu yansıtır. İnsanın; insan, hayat, dün, bugün ve gelecek anlayışı bu duruşun özetidir. Bakışınız, tebessümünüz, seçtiğiniz kelimeler, selâmınız, ikramınız, anlayışınız hep sizin sosyal duruş’unuzu ortaya koyar. Her ideal, her görüş, her düşünce ve her felsefe, kendine has bir duruşu sergiler. Tek ve yegâne Hak Din İslâm da bizden kendisine has özel bir duruş beklemektedir. Bu duruşun adı: İslâmî duruş’tur.  İslâmî Duruş…

       İslâmî duruş, müslümanın inandığı gibi düşünmesi, inandığı gibi yaşaması, hayatını imanının istikametinde şekillendirmesidir. Müslümanın Kur’anî ölçüleri, nebevî ilkeleri ve İslâmî prensipleri hayatının her saniyesine ilmek ilmek işlemesi, hayatını imanla örmesidir. Hayatını inancından, inancını hayatından uzak düşünemeyen iman erinin her sözü, her tavrı, hatta susması ve tebessümü bile İslâmî bir duruştur. Mü’minin hayatı değerlendirirken İslâmî ölçülerle değerlendirmesi, hayata iman gözüyle bakması bu duruşun gereğidir. 

       Her gün mü’min durur, Allah’ın huzuruna.. Günde beş defa onun “kulluk duruşu”dur bu.. Ömür boyu her gün tekrarlanır, bu duruş.. Kulun imanı tazelenir, her gün.. “Allah’ın Kulu” olma şuuru müslümanın günlük hayatında ona bambaşka bir kişilik, yepyeni bir duruş kazandırır. Bu ‘kardeşlik duruşu’dur. Kin, intikam, kıskançlık, benlik, bencillik, gurur, egoizm gider, hayatından. Kardeş görür inananları, kardeşçe muamele eder, din kardeşlerine.. 

      Günlük hayatta sizden beklenen bir duruş vardır. İslâm’ı bilmeniz yetmiyor.. Anlamanız da yetmiyor.. Hatta şuurlu olmanız da yeterli değil.. Ne yapıyorsunuz acı olaylar, yanlışlıklar ve yamukluklar karşısında.. Eliniz.. diliniz.. gönlünüz.. ne durumda? Tepkisiz, hissiz, heyecansız, duygusuz, duyarsız bir insan mısınız? Yoksa içi kaynayan, içi yanan, dertlenen, kendisinin ilahî bir görevle -ıslah ve irşad göreviyle- görevli olduğunu hisseden biri misiniz?..  

       Bizden istenen: Saf saf duruş… Gönül gönül.. Dik, dimdik duruştur. Ele ele, gönül gönüle hedefe yürüyen insanların duruşu… Ümitsizliğe kapılmayan, yıkılmayan, asla yıkılmayacak olan insanların duruşu isteniyor.

       En son duruş, kıyamet duruşu’dur. Bu duruş, Allah’ın huzurunda hesap verme duruşudur. Mü’min olayları, kişileri değerlendirirken daima kıyamette Allah’ın huzurundaki duruşu, sorgu gününü düşünür. Bu duruş, bütün duruşların hesaba çekildiği son duruştur.Peki, bugün neye muhtacız?..

      Bugün… İslâmî bir duruşa, İslâmca, Kur’anca, müslümanca duruş’a muhtacız. Bugün böyle bir duruşa şiddetle ihtiyaç var. Olayları, kişileri, tarihi, coğrafyayı, siyaseti, ekonomiyi, bilimi, hayatı, geçmişi ve geleceği değerlendirirken İslâmî bir duruş bekleniyor, bizden..

      Duruşumuz onurlu, kararlı, istikrarlı, ilkeli kısaca gerçek anlamıyla İslâmî bir duruş olmalı; ama tavizsiz ve korkusuz bir duruş olmalıdır. Tavrımız, her vesileyle gönlümüzdeki iman ve ihlası, sevgi ve şefkati ortaya koyduğumuz samimî bir tavır olmalıdır.

       Arkadaş!..Yıllardır bu dâvâya hizmet ettiğini söyleyen sen.. Şu anda nerede ve hangi konumdasın?..  Bana “Dâvâ, kimsenin umurunda değil, herkes menfaat peşinde”, deme.. Arkadaşım, bizden sadece konuşan, suçlayan, eleştiren değil; icraat sergileyen, inandığını yaşayan, kendine has imanî duruş’unu ortaya koyan mü’min olmamız isteniyor.

      Soruyorum… Arkadaşım!.. Ne yaptın, Allah için?!. Ne yapıyorsun, Allah için?.. İslâm’a, müslümanlara hizmet etme noktasında planın, programın ne?.. Düşündün mü?!.. Hangi meslekte olursan ol, dâvâna ve dinine hizmet edebilirsin. Yeter ki azimli, gayretli ve ümitli ol!.. Seni pasifize ve nötralize eden, söz ve tavırlara aldırma.. Yerli veya yabancı din, iman, vatan düşmanları… Planlı ve programlı çalışırken senin onlardan daha düzenli, daha sistemli, daha planlı ve daha programlı çalışman gerekmez mi? İslâm dâvâsına karşı bu ilgisiz, kayıtsız ve duyarsız duruş’un ne zaman sona erecek, Allah aşkına?

       Kardeşim… Dünkü samimî ve ihlaslı duruşunu tekrar kazanmaya çalış. Başkasından bekleme, sen gayret et… Sen çalış... Fedakâr ve vefakâr ol. Sevgi ve şefkat elçisi ol. Sen hikmetle ve basiretle yürürsen mutlaka senin arkandan gelenler olacaktır.

       Önce sen, her şey seninle başlıyor.. Uyan, kendinle barış ve uyandır, insanlığı.. Ayağa kalk, artık ve samimî bir gönülle koşmaya başla!. Kum fe-enzir!..(Kalk ve uyar!..) (Müddessir, 2)”

                                                                                                                              Dr. H. İbrahim KUTLUAY


  Hoşsâdalar   


bilinmezi bilir, kendini bilen...
 
 

HAYDİ NAMAZA!

haberler
 
Bize burdan ulaşabilirsiniz...
 
HOŞSÂDA MESSENGER
Üye ol! Sen de kazan!
 
 
46890 ziyaretçi
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol